-
1 tarif etmek
см. tanımlamak -
2 tarif etmek
v. describe, define, be descriptive of, represent -
3 tarif etmek
salix dan -
4 tarif etmek
гъэгъозэн, гъогу гъэлъэгъон, егъэшIэн -
5 tarif etmek
to define, to describe -
6 yolu tarif etmek
v. give the directions -
7 tarif
-
8 tarif
tarif [tɑː-] Beschreibung f, Schilderung f; Bestimmung f;tarif etmek z.B. Weg beschreiben;tarife gelmez unbeschreiblich -
9 tarif
-
10 tarif
1) объяснение, разъяснение, описаниеtarif etmek - а) разъяснять, б) описыватьtarifke kelmegen (или kelmez) - неописуемый, не поддающийся описанию2) определение (какого-либо понятия, тремина)3) тариф -
11 tarif
а описа́ние; определе́ние; объясне́ниеhedef tarifi — ориентиро́вка це́ли (указание)
□
-ı tarif etmek — опи́сывать; определя́ть; объясня́ть -
12 tarif
1. description. 2. definition. 3. recipe. - etmek /ı/ 1. to describe. 2. to define. -e uymak to match the description. -
13 определить
1) (установить) tayin etmek, tayinlemek, belgilemek, qararlaştırmaqопределить расстояние - mesafeni belgilemek2) (назначить) tayin etmek, tayinlemek, yerleştirmekопределить на работу - işke tayin etmek3) (раскрыть содержание) tarif etmek, tariflemek, iza bermek, añlatmaqопределить значение слова - sözniñ manasını añlatmaq (tarif etmek) -
14 describe
v. tanımlamak, tarif etmek, tasvir etmek, anlatmak; betimlemek; ifade etmek; çizmek* * *1. tanımla 2. tarif et* * *1) (to give an account of in words; to tell in words what something or someone is like: He described what had happened; Would you describe her as beautiful?) tanımlamak, anlatmak2) (to say that one is something: He describes himself as a salesman.) saymak, görmek• -
15 represent
v. temsil etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, tarif etmek, betimlemek, simgelemek, göstermek, sunmak, belirtmek, ifade etmek, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak* * *temsil et* * *[reprə'zent] 1. verb1) (to speak or act on behalf of: You have been chosen to represent our association at the conference.) temsil etmek2) (to be a sign, symbol, picture etc of: In this play, the man in black represents Death and the young girl Life.) simgesi olmak, temsil etmek3) (to be a good example of; to show or illustrate: What he said represents the feelings of many people.) göstermek, temsil etmek•- representative 2. noun1) ((also rep [rep]) a person who represents a business; a travelling salesman: Our representative will call on you this afternoon.) temsilci2) (a person who represents a person or group of people: A Member of Parliament is the representative of the people in his constituency.) temsilci; vekil -
16 говорить
1) (разговаривать) laf etmek, laqırdı etmek, qonuşmaq, söyleşmekговорить с учителем - ocanen laf etmek2) (сказать) aytmaq, demek, söylemek, tarif etmekговорить речь - nutuq söylemek (aytmaq)говорить правду - aqiqatnı aytmaq3) (перен. свидетельствовать) isbat etmek, köstermek, añlatmaq, ifade etmek, delâlet etmekодно это слово говорит о многом - tek bu bir söz çoq şeyni añlatırговорят тебе! - maña baq!, saña deyler!не говоря ни слова - iç bir şey aytmayıp, ağzını açmadan, bir söz demeyipнечего говорить - lafnıñ keregi yoq, lafı aramоткровенно говоря - açıqtan (doğrusını) aytqanda, açıqça aytacaq olsaq, sözniñ doğrusı -
17 описывать
несов.; сов. - описа́ть1) betimlemek; tasvir etmek; tarif etmekэ́того перо́м не опи́шешь — (bu) kaleme gelmez; yazı ile anlatılamaz
опиши́те его́ приме́ты (о человеке) — eşkalini tarif ediniz
2) ( имущество) haczetmek3) çizmekописа́ть в во́здухе круг — havada bir daire çizmek
-
18 beschreiben
-
19 tanımlamak
1. حدد [حَدَّدَ]Anlamı: tanıtmak, tarif etmek2. عرف [عَرَّفَ]Anlamı: tanıtmak, tarif etmek -
20 direct
adj. direkt, doğru, doğrudan doğruya; dolaysız; kestirme; açık; anlaşılır; dürüst; güneş çevresinde doğudan batıya dönen————————v. yönetmek, idare etmek, yöneltmek, direktif vermek, komuta etmek, yönlendirmek; yol göstermek; adres yazmak (gönderiye); atfetmek; emretmek* * *1. doğrudan 2. yönet (v.) 3. doğrudan (adj.)* * *[di'rekt] 1. adjective1) (straight; following the quickest and shortest way: Is this the most direct route?) doğrudan, direkt2) ((of manner etc) straightforward and honest: a direct answer.) dürüst, içten3) (occurring as an immediate result: His dismissal was a direct result of his rudeness to the manager.) direkt, doğrudan4) (exact; complete: Her opinions are the direct opposite of his.) kesin, tam5) (in an unbroken line of descent from father to son etc: He is a direct descendant of Napoleon.) doğrudan2. verb1) (to point, aim or turn in a particular direction: He directed my attention towards the notice.) yöneltmek2) (to show the way to: She directed him to the station.) yolu/yeri tarif etmek3) (to order or instruct: We will do as you direct.) talimat vermek, emretmek4) (to control or organize: A policeman was directing the traffic; to direct a film.) yönetmek•- directional
- directive
- directly
- directness
- director
- directory
См. также в других словарях:
tarif etmek — tanımlamak Bu toplantıdan nasıl bir gönül bulantısıyla çıktığımı tarif edemem. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tarif — is., Ar. taˁrīf 1) Tanım 2) Bir işin yapılış yöntemini açıklama ve belirtme 3) Bir şeyin bulunduğu yeri, çevre ile ilgisini belirterek açıklama Birleşik Sözler tarifname harfitarif Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tarif etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekerrür etmek — tekrarlanmak Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? M. A. Ersoy … Çağatay Osmanlı Sözlük
TAHDİD — Hudutlandırmak. Sınırlamak. Sınırı belli etmek. * Tarif etmek. * Bir şeyi kasdetmek. * Keskin etmek. Bilemek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yol göstermek — 1) kılavuzluk etmek, yolu bilmeyene anlatmak, tarif etmek Elinde güçlü bir çıra vardı, onu yüksekte tutarak yolculara yol gösteriyordu. N. Araz 2) ne yapılacağını, nasıl davranılacağını öğretmek Biz benzincinin istihkakını düşeriz, siz de benzini … Çağatay Osmanlı Sözlük
tanımlamak — i Bir kavramın niteliklerini eksiksiz olarak belirtmek ve açıklamak, tarif etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini toparlamak (veya toplamak) — 1) herhangi bir konuda eskiden kötü olan durumunu düzeltmek Bir zamanlar benim de onların arasında bulunduğumu söyleyecek gibi oluyor fakat hemen kendimi toparlıyordum. Ö. Seyfettin 2) bir konuda dikkatini yoğunlaştırmak Tanıdığı hastanelerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEMYİZ — Bir şeyi diğerinden seçip tarif etmek, ayırmak. Seçmek. İyiyi kötüden ayırmak. * Yargıtay. * Gr: Belirsiz olan kelime ve sayıları belirli hale koymak. Meselâ: İşrune dirhemen (yirmi dirhem) ve Retle zeyten (Bir retl zeytin yağı) tâbirlerinde… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VASF — Sıfat. Bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl. Bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VASFETMEK — Bir şeyin vasıflarını, hâlini, şeklini veya rengini tarif etmek, anlatmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
maktamak — (mahtamak) medh, sena etmek, târif, sitayiş etmek, öymek … Çağatay Osmanlı Sözlük